Göztepeli Yıllardan
Yapay Zekalı Yıllara Bir Koşu
Yıllar öncesinden ve siyah beyaz bir fotoğraf karesinde buluşarak birlikte koşmaya başlayalım:
1974 yılında Kadıköy / Göztepe’de şahane köşkler, o köşkleri dolduran sayısız çamlar, çınarlar, içi kırmızı balıklarla dolu mermer havuzlar, yemyeşil ve çiçeklerle donanmış rengarenk bahçelerde sarmaşıklı ve gölgeli kameriyeler vardı…
Göztepe tren istasyonu önünde bekleyen tek atlı faytonlar; sakin ve sessiz bir cadde üstünde birbirini tanıyan esnaflar, komşular, komşuluklar, dost ve arkadaşlıklar vardı…
Semtin emektarı Aleko’nun da iğneden ipliğe, gazyağından çıtçıta kadar ne ararsan bulunan ve bin bir çeşit tatlar içeren masalsı bir dükkanı vardı… Yazlar yaz gibi, kışlar kış gibi, baharlar tam deminde, sonbaharlar en kralından, kısaca harika ve şahane yıllardı!
O dönemlerin Göztepe’sinde köşklerden, bahçelerden kanatlanan çiçek kokularını soluklarken, sessizliğe ve huzura da ellerinizle dokunabilir ve buna da hiç şaşırmazdınız!..
+++
Hülasa, hayatımın en güzel günlerine eşlik eden o yıllar Göztepe’sinde; nüfusu 3 milyon 700 bini geçmeyen İstanbul adına patırtısız, gürültüsüz bir hayata ve güzelliklere dair ne ararsanız vardı!..
Fakat o sıralar Göztepe’deki evimizde ve çevremizde saysanız 8 tane telefon yoktu!.. PTT’ye başvuru kaydımız sonrası, tam 7 yıl biterken evimize telefon bağlandığını, o vesile ile bayağı şenlikli bir gün geçirdiğimizi de hatırlıyorum!..
+++
İlk cep telefonumu 1994 yılı başlarında aldığımı ve elimde kocaman, neredeyse yarım kiloluk telsiz gibi bir nesneyle ve büyük bir merakla tanıdığım, tanımadığım herkesle iletişim curcunasına balıklama atladığımı da anımsıyorum!,. Şimdi telefon konusunda bu anlattıklarımın, bazılarınıza ne kadar şaşırtıcı geldiğinin de farkındayım. Ama unutmayın; o yıllar İstanbul’un telefon gerçeği buydu ve ülkemizin alt yapı ve teknik koşulları da bu düzeydeydi…
+++
ATM’lerden anında para çekmenin ilk yıllarındaki acemiliğini de keza, hala tebessüm ederek ve kendimle dalga geçerek anımsıyorum. Beni hep afallatmış olan bu makinelerin işlem sonrası neredeyse ve mekanik eliyle elimi sıkarak, “hadi güle güle harca birader; yine beklerim!” diyeceğini sanırdım!..
+++
Bir önceki sayımızdaki “ Kuş Çığlıklarından Gönül Adalarına” başlıklı yazımda da kısaca bahsettiğim gibi, Teknoloji ve yeni gelişmeleri durdurulamıyor. Bu gelişmelerin hızlı sonucunda, hayatımızı kolaylaştıran bir dolu yeniliği ve değişimi sonraları zaten hep birlikte yaşadık ve neticede de bir gerçeğe gelip dayandık.
Yeni keşfedilen teknolojilerin dayattığı dünyadaki değişimi engellemek, durdurmak önünü kesmek asla mümkün değildir!..
Muhtemelen bu dijital gelişmelerin çok süratli olması başımızı biraz döndürdü belki ama sonuçta gelinen nokta insanın sosyal hayatının tepeden tırnağa değiştiği, renklendiği ve insanların buna çok kolay uyum sağladığı gerçeğidir…
+++
Ama bu arada örneğin eskimolar için buzdolabı, hava delikleri bulunan uzay elbisesi, pilli saatler için kurma kolu, İki yüzlü oyun kağıtları, sürtünmesiz zımpara kağıdı, motosikletler için emniyet kemeri, walkmanlar için uzaktan kumanda, batmayan denizaltı, su geçirmez sünger ya da su geçirmez tuvalet kağıdı gibi gereksiz icatlar hiçbir zaman olmadı!..
Bu olmayacak şeyleri biraz da mizah yanımızdan, konumuza sos katkısı olsun diye yazdım ama biz burada yeri gelmişken en iyisi gerçek ve şaşırtıcı olan kimi buluşları bir kez daha hatırlayalım:
+++
Geçmişten bu yana insan hayatına kazandırılan sayısız buluş var. Doğaldır ki bu buluşlar insanoğlunun hayatını sürdürmesinde büyük kolaylıklar sağladı…
Örneğin “fiber optik” icat edilmemiş olsaydı, bugün dünyayı bir küresel köye çeviren pek çok teknolojik yeniliklerden habersiz olacaktık. Son yılların en dikkat çeken buluşlarını başta internet olmak üzere şöyle ve kolayca sıralayabiliriz:
Cep telefonu, kişisel bilgisayar, fiber optik, e-posta, ticari GPS (Küresel Konuşlandırma Sistemi), taşınabilir bilgisayarlar, hafıza depolama disketleri, tüketicilere yönelik dijital fotoğraf makinesi, radyo frekanslı kimlik etiketleri, mikro elektro mekanik sistemler, DNA testleri, hava yastıkları, ATM, gelişmiş piller, hibrid otomobiller, görüntü panelleri, yüksek çözünürlü televizyon, uzay mekiği, nano teknoloji, yapay zeka, modern işitme cihazları ve daha niceleri…
+++
Bir zamanlar bir ev telefon tahsisi için 7 yıl sabırla beklemeye tanıklık ettikten ve şu baş döndürücü listeye de bir şekilde dokunduktan sonra diyorum ki; gelecekte insanlık kim bilir daha hangi şaşırtıcı, inanılmaz buluşları görecek…
Bu arada “bilim nereye kadar!” derken; geçtiğimiz günlerde Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) hazırladığı bir rapor yayınlandı. Buna göre çalışanların 5’te 3’ünün gelecek 10 yıl içinde işlerini tamamen “Yapay Zeka”ya kaptırma konusunda endişeli olduğuna dikkat çekildi…
Artı bir ilginç haberi de hatırlatarak işin ciddiyetini pekiştirelim:
Hindistan merkezli Duukan şirketinin Üst Yöneticisi (CEO) Sumit Şah, müşteri hizmetleri çalışanlarının yüzde 90’ını, onların yerine “Yapay Zeka” kullanacağı için işten çıkardığını açıklad!…
Ey Bilim; daha nereye kadar!..