Kırk Yıl ve Bir Dakika!
Tecrübe ya da deneyim; kısaca bir konuda zamanla elde edilen bilgi birikimidir ve şöyle somut bir gerçeğin de adıdır:
Tecrübe çok acımasız bir öğretmendir. Önce sınav yapar, sonra öğretir!
Bununla birlikte hayatın içinde her şeyi kaybetseniz bile, tecrübeleriniz size kalır!..
+++
Bir gün çok tanınan ünlü bir ressam ilk gördüğü seçkin bir lokantaya girmiş… Kasada oturan lokanta sahibine, “Yemek yiyeyim, karşılığında sizin resminizi yapayım!” demiş.
Lokanta sahibi heyecanla bu öneriyi kabul etmiş…
Ressamın acelesi yoktur, masasında sindire sindire ve keyif içinde seçtiği leziz yemeklerin tadını çıkarmış. Çıkarken de bir dakikada lokanta sahibinin resmini yapıp adamın önüne koymuş!
Ancak lokanta sahibi buna bozulmuş:
‘’İyi ama siz neredeyse bir saattir yemek yediniz! Oysa resmimi bir dakikada yaptınız!’’
Usta ressamın cevabı kısadır:
‘’Kırk yıl ve bir dakika!..
+++
Tecrübe işte böyle bir şeydir ve aslında çok pahalıdır.
Buradan kapıyı aralamışken tecrübenin acılarla, sıkıntılarla,
zorluklarla nasıl harman olduğunu birkaç örnekle pekiştirelim:
+++
Walt Disney farelerin cirit attığı bir garajda “Miki Fare” adlı
hepimizin bildiği ünlü kahramanını çizip şöhreti yakalayıncaya
kadar onlarca işten ret cevabı almıştı. Hatta kimileri
onda zerre kadar resim kabiliyetinin olmadığı konusunda da
hemfikirdi. Üstelik dünyaca ünlü Disneyland’ı kurmadan
önce finans sorunu yaşamış, birkaç defa iflas da etmişti…
+++
Amerikalı Wright Kardeşler uçuş denemeleri yapmadan önce genetik hastalıklarla ve depresyonla mücadele ettiler. Yüzlerce başarısız deneme yaptılar. Fakat sonunda havalanabilen ve havada kalabilen bir uçak üretmeyi başarabildiler ve ilkdefa motorlu uçak uçuran Amerikalı kardeşler olarak tarihe geçtiler…
+++
Ünlü ressam Vincent Van Gogh hayatı boyunca sadece tek bir tablo satabildi. O tabloyu da oldukça ucuz bir fiyata arkadaşına sattı. Fakat o hayatı boyunca toplamda 800 tablo yaptı. Onları bitirilebilmek için günlerce aç kaldı.
Bugünse tabloları milyonlarca dolar gelir sağlıyor!
+++
Sinema severler “Rambo” filmleri ile ünlenmiş Sylvester Stallone adını hatırlayacaklardır. O da başarıya ulaşıncaya kadar ret üstüne ret cevaplarına dayanma gücü gösterdi. Sinema serüvenine başlarken binden fazla ret cevabıyla karşılaştı. New York’ta bulabildiği tüm artistlik bürolarına başvurdu ve hepsinden hayır üstüne hayır cevabı aldı. Fakat hiç yılmadı ve azminin eşliğinde şansını zorlamaya devam ederek sonunda sinemada bir dünya starı ve “Rambo” olmayı başardı…
+++
Bu örnekler; hayatta harikulade şeylerin ancak, içlerindeki
bir şeyin koşulların üzerinde olduğuna inanan ve bunları
hayal edebilme cesaretini gösterenler tarafından yapılabileceğinin birer kanıtı.
Yani bir şeyi başarmak rastlantılarla değil, deneyerek, azim,
tutku ve hedef istikametinde “hayır”lara kulak asmayarak
olabiliyor…
+++
Bir iş adamı dostum ile söyleşiyorduk. Söyleşirken konu hayatta ve iş dünyasında tecrübenin önemine geldi.
Dostum; “İş hayatımda bilmem gereken birçok şeyi “Nuh’un
Gemisi”nden öğrendim” dedi.
”Nuh’un Gemisi mi! Nasıl yani?”
“Anlatmamı ister misin?”
“Tabii, çok sevinirim” dedim.
“O halde şimdi birlikte on’a kadar sayalım!” diyerek
anlatmaya başladı:
Bir: Doğru gemiyi sakın kaçırma…
İki: Hepimizin aynı gemide olduğunu unutma…
Üç: Vakit gelip kapıya dayanmadan planını yap. Hazreti
Nuh, gemisini inşa ederken henüz yağmur yağmıyordu…
Dört: Kendine hep iyi bak ve sağlığına dikkat et. Yetmişine
merdiven dayadığında bile gerçekten büyük işler başarabilirsin.
Beş: Eleştirileri dinle ama olumsuz eleştirenlere kulak asma.
Yapılması gerekeni doğruları sektirmeden yapmaya devam
et.
Altı: Geleceğini zirveler üzerine kur; dalgalar sana ulaşamasın.
Yedi: Hız her zaman kazandırmaz. Unutma; yılanlar da
Nuh’un gemideydi, çıtalar da…
Sekiz: Üzerinde aşırı baskı hissettiğinde bir süre boşlukta
yüz…
Dokuz: Titanik’in profesyoneller, Nuh’un Gemisi’nin ise amatörler tarafından yapıldığını unutma…
On: Fırtınanın gücü ne olursa olsun, eğer Allah’a inancın
tamsa, seni bekleyen bir gökkuşağı da mutlaka vardır. Bunu
da unutma!
+++
Sonuçta, tecrübenin özellikle dar zamanlarda iş hayatında
çok önemli bir yeri olduğu konusunda bir kez daha ortak bir
noktaya gelmiş olduk.
”Bunlara bir şey de ben ilave edebilir miyim?” dediğimde,
dostumdan “Hay hay”ı alınca anlattım:
Hayatında çok önemli başarılara imza atmış, kariyerinin
zirvesinde olan bir işadamına bir röportaj sırasında sormuş
gazeteci:
“Başarının sırrı nedir sizce?”
“İki kelime.”
“Peki o iki kelime nedir efendim?”
“Doğru kararlar.”
“Peki doğru kararlar nasıl alınır?”
“Bir kelimeyle.”
“O nedir peki?”
“Tecrübe.”
“Peki, bu tecrübe nasıl elde edilir?”
“İki kelime ile.”
“O iki kelime nedir?”
“Yanlış kararlar!”
+++
Sonuç olarak tecrübenin insanın başına gelen şeyler değil; başına gelenlerden çıkardığı bir sonuçtur noktasına gelmiş oluyoruz.
Günlük hayatımız içinde sorunlardan, sıkıntılardan alınacak
derslerle ve edinilen tecrübe eşliğinde; sanırım geleceğe
daha farklı, daha temkinli, daha güçlü ama daha umutla bakmanın, hala bir avantaj olduğunu da unutmamak gerek…