Geçmişten Günümüze:
Mağaralı Yıllardan Günümüze
Perdenin Hikayesi
İnsanlar genellikle yaşam alanlarının kendi zevklerine uygun olmasının yanında, dönemsel modaların eşliğinde daha özgün ve modern olmasını tercih edeler.
Ev için eşya donatımı herkese, her keseye göre değişir ama en göze çarpan ev eşyaları arasında perdeler her zaman dikkat çeker… Perde, genellikle kumaştan ve benzerlerinden üretilen ve dikey vaziyette asılan, görüntü engelleyici bir eşyadır. Özünde pencere perdeleri genellikle iç mekanın görülmemesi ya da ışığın yoğunluğunu ayarlamak için kullanılır…
Bu kısa tanım perdedir ama elbette onun da geçmişten gelen çok uzun ve çok ilginç bir tarihi gelişimi vardır…
Şimdi o tarihin ilk dönemlerine belgesel bir yolculuk yaparak mağaralar dünyasına doğru yol alalım…
+++
Perdenin hikayesi bir anlamda insanlığın ilk varoluş dönemlerinde ve tabii ki mağaralarda yaşayanlarca; mağara kapılarını ya da benzer kovukları örtmekte kullandıkları değişik türdeki hayvan postlarından başlar. Kabul etmek gerekir ki o süreçte pencere, işlev ve görsel olarak henüz insanoğlu tarafından söz konusu edilemezdi. Temel hayat biçimi avlanmak, doymak, korunmak ve ısınmaktı.
Kapı; bu açıdan mağara ve benzeri alanlarda yaşam ve korunmanın en güvenli tek giriş noktasıydı. Ancak bunun yarı sıra, doğal olarak zaman içinde yerleşik toplumlarda ve yaşanılır mekanlarda yaygı olarak hasır, kilim, halı kullanıldı. Daha sonrasında da keten ve türevlerinden yapılan bezlerle değişik kumaşların dokunmaya başlandığı bir süreç gelişti. Bu süreç, aslında perde başta olmak üzere, dokumanın çeşitli kullanım türleri ve üretim alanlarının da oluşmasına yol açmış oldu. Ama dediğimiz gibi önceleri pencere yok, kapı vardı ve perdeler önce kapılara asıldı!
+++
Geçmiş tarihte İtalya’daki Pompei ve Hercumaneum gibi ören yerlerinde yapılan kazılardan da, antik çağdaki yapılarda kapı kanadı yerine perde kullanıldığı anlaşılmıştır. Hristiyanlığın başlarında 2- 6 yy.’dan kalmış kimi mozaiklerde de, kemerler arasına yerleştirilmiş çubuklara asılı perdeler dikkat çeker. Pencereler ile birlikte perdeler de gelişen insanlığın bilgisi, keşfi, teknolojisi, yaşam ve beğeni kültürleri ile oluştu ve gelişti. Ancak, sayısız dokuma ürününün ayrıntılı olarak uzun geçmişteki detay ipuçlarına kayıtlarda pek kolay rastlayamıyoruz. Bununla birlikte pencerelerle birlikte görsel olarak daha çok öne çıkan perdeler hakkında kimi ipuçları da verebiliriz.
+++
Perdelerin özellikle eski Mısır’da kullanımının yaygın olduğu yönünde bilgiler var. Yine antik Yunan ve Roma dönemlerinde, üzeri baskı resimli keten kumaşlardan, tapınak ve iç mekanların dekorasyonlarında yararlanılmış.
Günümüzde ve perdecilikte adı sıkça geçen “vual” (İnce numara, gaze edilmiş, yüksek bükümlü penye iplikten seyrek olarak dokunmuş bir pamuklu kumaş) sözcüğü, döneminde büyük tören alanlarında gösteri izlemeye gelen Romalıların güneşten korunmak için kullandıkları “velum” adlı perde sisteminden geliyor. 6. yüzyıldan itibaren Bizans ve ona bağlı eyaletlerde ipek üretimi oldukça büyük boyutlara varmışken, bu sürecin perde anlayışında bugün de kullanılan stor perdenin temelleri atılmış. Tarihsel kaynaklara göre pencere perdesi ilk kez, Latinler tarafından kullanılmış. Ancak Ortaçağ’da dahil olmak üzere tüm bu süreçte pencereler, çok küçük boyutlarda tasarlanmış ve genellikle tahta kepenklerle kapatılmıştı.
+++
Öte yandan geçmiş dönemlerde perdeler temelde sadece dekoratif amaçla değil; aynı zamanda bulunulan mekanların ısınma düzenini sağlamak için kullanılıyordu. Ortaçağ’ın karmaşık ve güvencesiz ortamında, pencereler çeşitli tahta kepenkler, yağlı ve mumlu kağıtlarla kapatılıyordu. Böylece bir anlamda güvenli bir ortam oluşturulmaya çalışılıyordu. Bu dönemlerde sadece soyluların evlerinde, yünlü dokumadan yapılmış perdelerin kullanılmış olduğu biliniyor.
+++
Perdenin, tarihteki geçmişinde ve yaşanılır mekansal alanlardaki gelişimini dönemsel resim sanatı ile de yakından ilişkilendirebiliyoruz. Ortaçağ resimlerinde kapılara asılmış perdeler olduğu göze çarpar. Bu dönemin sonuna kadar pencereler, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi ya ahşap kanatlarla ya da kalın kumaşlarla örtülüyordu. Yatakların yanlarının da yine perdeler ile örtüldüğü oluyordu.17 yüzyıl Felemenk ressamlarının tablolarında da görüleceği üzere, orta halli evlerde bile yarım ya da tam boy perdeler vardı. Yatakları da yine kumaş perdelerin örtmekte olduğu dikkat çekicidir. Burada dokuma eşliğinde yatak ve perdenin yan yana gelmesi, ev içi bir görsel modanın da uzantısı olarak düşünülebilir. Bu dokumların evlerde yapıldığı anlaşılmaktadır. O süreçte İtalya da ise yatakların önüne kadife ya da Şam işi perdeler asılıyordu. Döneminde Fransa’da ve 14. Louis sarayındaki görkemli törenlerin büyük bir bölümü kralın yatak odasında geçer, burada her yanda kat kat perdeler bulunurdu. 15. Louis döneminde egemen olan rokoko üslubunda pencere perdeleriyle yatak perdelerinin birbiriyle uyumlu olmasına özen gösterilirdi. Kat kat düzenlenen bu gösterişli perdeleri kordonlar, kurdeleler, boncuklar, püsküller ve fiyonklar süslerdi. Günümüzde bu objelerin hemen hemen aynı aksesuarlar olarak perdecilikte kullanılır olması da yine dikkat çekicidir.
19.yy.’ın başında Fransa ve İngiltere’de geçerli olan dekorasyon üsluplarında antik çağdan esinlenilmiş, özellikle de eski Mısır ve Yunan dönemlerindekine benzeyen perdeler kullanılmıştı.
+++
Romantizm dönemi sırasında ise aralarında Hindistan ve Uzakdoğu ülkeleri başta olmak üzere, sanatçıların kreatif görüşleriyle oluşturdukları çok çeşitli esin kaynakları, perde tasarımını büyük ölçüde etkiledi. Bazen pencerelerin üstüne tahtadan oyulmuş kuş, asma yaprağı gibi örgeler getirilerek perdeler bunlara tutturulurdu.
İngiltere’de Kraliçe Victoria döneminde kapı kanatlarına ek olarak, odalardaki mobilyaların döşemelerine ya da yerdeki halılara, duvarlardaki kağıtlara uyacak perdeler kullanıldı. Bu da yine, gelişen ev içi moda tutkusunun ve dekorasyonun önemine verilen bir işaretti.
+++
Ülkemizde perdenin gelişim sürecine baktığımızda ise, batılılaşma dönemine kadar perde tasarımlarında daha çok evrensel çizgilerden yararlanıldığını, dönem kültürünün etkilerinin de bu çalışmalarda göze çarptığını görürsünüz 16. yüzyılda I. Selim döneminde sarayda dekoratif amaçlı pencere perdeleri kullanılmıştı ve bu perdeler iki kanatlı ve zengin drapelere sahipti. Bu dönemde kullanılan perdeler kumaş işleme sanatının da en seçkin örnekleri olarak dikkat çeker.
16. ve 17. yüzyıllarda Bursa’da üretilen ipek kumaşlarda Osmanlı saray kumaş sanatı en parlak dönemlerini yaşadı. 17. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kumaşlarda ve perdelerde batı etkilerinin yoğunluk kazandığı da gözlenir. Osmanlı döneminde genellikle ahşap çubuklarla ızgara tarzı, delikli kafes paravanların; tül ve dantelin yaygınlaştığı son dönemlere kadar evlerin pencerelerinde bir nevi ‘tül dantel’ işlevinde kullanıldığını da biliyoruz. O dönemin insanları, uzun süre pencerelere tahta kafesler koyarak hem ışık ayarlamasını, hem evlerin içinin görünmemesini sağladılar. Kafesli pencerelerin içine konulan perdeler sadece süs amaçlı olarak yapılıyor ve bu perdeler el tezgahlarında ince bezden dokunuyordu. Büyük evlerde pencere kenarlarından yere kadar inen ince çatma perdeler geçerliydi. Bu evlerde kadife ipekliler ve ağır yünlü kumaşlardan içi astarlı kalın perdeler kullanılıyordu. 18.yüzyılın sonralarına doğru Türk perdeciliğinde Türk Rokokosu ve Empire üslupları yaygınlaştı.1843 yılında ipekli kumaş üretmek için Hereke’de bir fabrika kuruldu ve saray iç mekanlarındaki dekoratif, kaliteli perdelik kumaşların üretimi buradan yapılmaya başlandı. Bu fabrikada yapılan kumaş örnekleri günümüzde Dolmabahçe, Beylerbeyi, Çırağan ve Yıldız Sarayları’nda göze çarpar. Bu perdelerdeki desenlerde daha çok batının etkisiyle iri çiçekler, kıvrımlı yapraklar ve stilize formlar olarak dikkat çeker.
Cumhuriyet dönemi ise bir kalkınma ve ekonomik anlamda gelişme sürecinin de eşiğidir ama 1940 ve 1960 yılları arasında Türk perdeciliğinde hemen hiçbir gelişme ve girişim göze çarpmaz. Bu süreçte henüz perde konusunda ortada gelişmiş bir sanayi ve yatırımcı da söz konusu olmadığından, evlerin perdeleri çoğunlukla ev kadınlarının geleneksel tığ işi ve benzeri el çalışmaları eşliğinde kotarılıyor, ayrıca o dönemlerdeki adı ile Çekoslavakya, Almanya, Avusturya, Yunanistan ve Fransa’dan getirilen ithal brodelerle ev ve mekanların perde kullanımları mümkün oluyordu. Dolayısı ile ülkemizde perde ve perdecilikteki gelişmelerin ancak 1960’lı yılların sonrasına denk geldiğini görüyoruz…