Zarif bir kostüm ve yelek, beyaz bir gömlek ve elbette tam göğsün ortasında, ipek bir kravat!
Gıcır gıcır, parıldayan ayakkabılar ise bu görüntünün altyapısıdır. Bir erkeği, sosyal bir ortamda, bir iş toplantısında, bir törende tanımlarken, genelde yüklendiği bu değişik dokumalar parkurundan gözetlemek ve ona bu açıdan bakmak gerekir.
O parkurda yer alan ve bu yazımızın konusu olan kravatın mesajı da, çok önemli… Prestij, asrilik, kalite ve itibar, kravatın yer aldığı kostümde, daha da belirgin ve özel hale geliyor…
“Süs olarak, gömlek yakasının altından geçirilip bağlanan ve boyundan aşağı doğru sarkıtılan enlice kumaş parçası” kravatın sadece sözcük anlamı…
Kimi erkekler kravat takmayı severler.
Gardıroplarında sayısız desen ve renkte kravatları vardır. Kimileri içinse kravat, gırtlağın üstünde hafakanlar bastırır! Kravat görünce bir çığlık atmadıkları, kaçmadıkları kalır. İki durumda da, küçük bir dokuma parçası olan kravat, erkekleri etkiler. Bizde genellikle biraz hırpalanarak “Medeniyet Yuları!” olarak anılsa da, kravatın tarihteki yeri çok ilginç…
++++
Çin’de imparator Shih Huang Ti’nin mezarını çevreleyen 7500 asker heykelinin hepsinin boyunlarında, modern anlamdaki kravatın atası sayılan boyun bağlarının olması, kravatın geçmişteki sosyal gücünün simgesi gibidir. Eski Mısır’dan da benzer bir örnek verilebilir. Mısırlı erkeklerin giyiminde göze çarpan, boyunda düğümlenen ve omuzlara kadar inen dikdörtgen kumaş, son derece önem taşıyordu. Çünkü aslında bu kumaş, rengiyle onu taşıyan kişinin sosyal kimliğini de gösteriyordu.
Romalılar döneminde de bir biçimde kravata tanık oluyoruz. O dönemde Romalı erkekler, günümüzdeki kravata çok benzeyen bir boyun bağı kullanıyorlardı. Bir gün yolunuz Roma’daki “Triana Sütunu”na düşerse, kabartmalardaki kravatlı askerler sizi sakın şaşırtmasın! “Croatta” sözüne da dikkat edin. Çünkü bu söz, günümüzdeki kravatın isim atası ve Hırvatça’dan gelmekte… Bu da çok doğal, çünkü Hırvatistan bir anlamda kravatın doğduğu yer. Modern anlamda dünyada ilk kravatı 17. yüzyılda bir fular şeklinde Hırvat askerleri taktılar.
Ülkesine gelen Hırvat paralı askerlerin boyunlarına düğümledikleri şerit halindeki kumaşı çok estetik ve asil bulan 14. Louis sayesinde kravat, Fransa’da erkeklerce birdenbire büyük bir ilgi gördü ve modacıların yaratıcılığı sonunda da, günümüze kadar ki sürecine başlamış oldu. Bu gelişim içinde özellikle Avrupalı erkekler kravatlarını yaşadıkları ülkenin geleneklerine uygun olarak farklı büyüklük ve bağlama stilleri ile kullandılar.
O dönemin gözde modelleri “italyan”, “Rus”,” Amerikan” ve “İrlanda” gibi ülke isimleri ile birlikte anılıyordu. Bunun yanı sıra, toplumsal ve sosyolojik kimi etkinliklerin oluşturduğu “Doğu”, “Sadakat”, “Yolculuk”, “Tembellik” ve “Diploması” gibi ilginç konuları simgeleyen bağlama stilleri de vardı. Hemen her konuda olduğu gibi, kravatın da serüveni zamanla birlikte ileriye doğru yol aldı.
Kravat 19. yüzyılda evrensel bir forma ulaştı ve sonuçta giderek sadeleşti. Boyun çevresini yalnızca bir kere sarıp düğüm atılmaya bu yıllarda başlandı. 1890 ve 1900 yılları arasında kravatlar daha çok siyah zemin üzerine beyaz, kırmızı, mavi, yeşil ve sarı renkler de motifler ve çizgiler içeriyordu. Ne var ki 1. Dünya Savaşı sonrası, belki de savaşın etkisi ile siyah zemin artık kabul görmemeye başladı ve kravatlar günümüzdeki gibi hemen her renkten zemin üstüne üretilir oldu. Kravat, giderek sanatla da özdeşleşti.
Bununla ilgili olarak ünlü Fransız şair Baudelaire’nin ilginç bir söylemi var:
“Gerçek çağdaş ressam, bize kravat seçimlerimizle bile şairane olabildiğimizi ve günlük yaşamın destansı yüzünü gösterebilen kişidir!” Görüldüğü gibi şairlerle kravatın geçmişten gelen özel bir ikilemi de var. Bununla birlikte, kimi sanat akımları kravata bozuldular da. Örneğin önce fütüristler, arkasından gerçeküstücüler kravata eğildiler. Fütüristler sert, parlak ve dayanıklı bir metalden “Anti kravat” yaratarak onu yorumladılar. Gerçeküstücülerse, düşlerden ve hayallerden gündelik hayata kadar hemen her şeyi kravata yansıtmaya başladılar.
++++
1970’li yıllar kravatın gelişim çehresine ciddi değişiklikler getirdi. Kravatta önce geometrik, puantiyeli, büyük ve kadınsı fantastik desenler belirdi ve bu arada eni oldukça genişledi. Bu dönemdeki en ilginç gelişim, baskı tekniği ile kravatta yer alan “pop art” yaklaşımlar oldu. 1980’li yıllarda ise, bu kez geniş enli kravatların yerini dar enliler almaya başladı. Özellikle İngiliz geleneğine ait zengin klasik motifler ön plandaydı. Günümüzde ise klasik tasarımlı, ciddi kravatlar hala hüküm sürse de, erkeklerin en az onlar kadar yeğ tuttukları esprili kravatlar da var artık. Tam bir hayal gücü platformuna dönüşen kravatlardaki desenlerin ve renklerin çeşitliliği, 90’lardan başlayarak günümüze kadar bu minval üzerinden geldi. Eğer şu günlerde çevrenize bakacak olursanız, artık kumaş ve ipek kravatlarda çizgi kahramanları, ekolojik sembolleri, halı motiflerini, resim ya da mimari unsurları, kimi zamanda hayal ötesi sayısız imgelerden oluşan ultra model ve motifleri görmeniz olası.
Bu da yine çok doğal, çünkü kravat da tarihin süreci içindeki yolculuğunu pekiştirmeye böyle devam ediyor. 17. yüzyılda yola çıkan kravat, günümüzün eşliğinde 20. yüzyıla doğru giderken çağdaş erkeğin her türlü ruh halini yansıtabileceği değişik stiller eşliğinde geleceğe doğru koşturuyor. Kimi erkekler içine takması bir işkence de olabilse; kravatın değişik formları, renkleri, modelleri ve bağlama stilleri ile, erkeğin toplumsal statüsüne katkıda bulunduğu da gerçek.
Küçük bir dokuma parçası belki ama büyük vizyonlara ve misyonlara kaynaklık eden karizmatik özelliği ile kravat, kuşkusuz çağdaş erkeğin işte bu yüzden bir simgesi…