İnsanın Özü ve Ruhu
Kişilik, bir insanın süreklilik sergileyen düşünme, hissetme, davranma ve insanlarla iletişim ve ilişki kurma özelliklerinin geneli olarak tanımlanabilir…
Bir başka deyişle kişilik, insanlar arasında ayırt edici özelliklerin bütünü olarak da düşünülebilir…
İnsanın ilgileri, yetenekleri, davranışları, çevreye uyumu, dış görünüşü, konuşma biçimi gibi kişiye özel temel ögeleri de yine kişiliği özetler…
Kısaca kişilik, hayatı boyu sürecek insanın özü ve ruhudur!..
+++
Sınıf, öğrencilerin gürültü patırtı ve şamatasıyla sallanırken sert görünümlü hoca kapıda belirmiş. Kızgın bir bakış atıp kürsüye doğru geçmiş. Tebeşirle tahtaya kocaman bir (1) rakamı çizmiş. “Bakın” demiş. “Bu kişiliktir, hayatta sahip olabileceğiniz en değerli şey”.
Sonra (1) in yanına bir (0) koymuş. “Bu başarıdır. Başarılı bir kişilik, (1’i (10) yapar!”
Derken bir (0) daha eklemiş. “Bu tecrübedir. (10) iken (100) olursunuz.”
Sıfırlar böyle ve bu mantıkta uzayıp gitmiş. Yetenek… Disiplin… Kültür… Kabiliyet… Güven… Zenginlik…
Eklenen her yeni (0)’ın kişiliği 10 kat zenginleştirdiğini anlatmış hoca… Sonra eline silgiyi alıp en baştaki (1) i bir çırpıda silmiş! Geriye bir sürü sıfır kalmış ve arkasından eklemiş:
“Kişiliğiniz yoksa öbürleri hiçtir”!..
+++
Bir insanın hayatta en büyük sermayesi büyük bir servet, itibar, ihtişamlı bir yaşam ve şöhret olabilir…
Ancak insanın esas zenginliği erdemli, dürüst, sevgi ve saygı birlikteliğindeki mükemmel bir kişilikten geçer…
Esas olan bir çiçeğin kokusu neyse bir insanın kişiliği de öyle olmalıdır…
+++
Konumuz ile ilgili olarak hayatın içinden muhteşem bir önek sunalım:
Yaşlı bir adam sabah erken evinden çıkmış ve yolda ilerlerken bir bisikletlinin kendisine çarpması ile yere yuvarlanmış ve hafif yaralanmış…
Sokaktan geçenler yaşlı adamı hemen en yakın sağlık birimine ulaştırmışlar. Hemşireler, adamcağızın yarasına pansuman yapmışlar ama “biraz beklemesini ve röntgen çekerek her hangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini” söylemişler.
Yaşlı adam birden huzursuzlanmış. Acelesi olduğunu ve bu işlemi istemediğini söylemiş.
Hemşireler merakla acelesinin sebebini sormuş.
Adamcağız da “karım huzurevinde kalıyor. Her sabah onunla kahvaltı etmeye giderim, geç kalmak istemiyorum!” demiş.
“Karınızın, siz gecikince merak edeceğini düşünüyorsunuz herhalde” demiş hemşire…
Adam üzgün bir ifade ile “Ne yazık ki karım alzheimer hastası ve benim kim olduğumu bilmiyor!” demiş.
Hemşireler hayretle: “Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor, neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz?” demişler.
Adam buruk bir sesle yanıtlamış:
“Ama ben onun kim olduğunu biliyorum!..”