Söz ya da düşüncenin belli işaretlerle saptanması…
Bu kısa açıklama, yazının karşılığıdır ve siz, şu anda bir yazı okumaktasınız.
Öte yandan yaz
ı; kuşkusuz okunmanın yanı sıra, hepimizin bildiği gibi yazılır da!..
Yazının sistematiği, harflerin belirli bir mantık ve sıralama süzgeci sonrası, kelimeler ve cümlelerin eşliğinde sonuçta tüme ulaşmasıdır. Giderek bu tüm; örneğin gazete, kitap, belge ve bilgi olarak doğal mecrasını bulur ve dolayısı ile işlevini de kotarmış olur.
Şu anda okumakta olduğunuz yazı da, bunun bir örneğidir ve zaten konusu da yazının kendisidir.
Hepimiz her gün, her durumda, sosyal yaşantımızda, mesleğimizde ve t
icaretimizde, bu mesailerin gereği ve yaşadığımız sürece bir şeyler yazarız, notlar alırız. Eğitimde de, matematik ile yazı hep birbirini izler, birbirini tamamlar. Kısaca yazı yoksa ne tarih olur, ne hayat kendini aşar ve ne de geleceğe bir şeyler aktarılır.
Yazı; iyi ki var!..
Ben de iyi ki yazıyorum!..
Acaba yazının yüzyıllar ötesinden günümüze gelen yolculuğu nasıl başlamıştı? Ve eğer bu yolculuk söz konusu olmasaydı, bu gün insanın ve insanlığın gelişimi hangi noktada olurdu?
Tabii ki, her konuda olduğu gibi, yazının da bir başlangıç eşiği, bir yolculuğu var.
Yeryüzünde bu işe kafa yoran birçok araştırmacı için yazı; yazı olarak bulunmadı! Zaman içi yolculuğunda basit bir işaret sisteminden geliştirildi. Bu gelişim sürecinin farklı kültürlerde aynı anda ve birbirlerinden tamamen bağımsız bir biçimde mi oluştuğu, yoksa yazı yeteneğinin ticari ilişkiler aracılığı ile mi (Sümerlerden Mısırlılara) uygarlıklar arası aktarıldığı konusu, kayıtlarda henüz netlik kazanmamış durumda…
Ne var ki, bu konudaki kayıtlarda yazının yaklaşık MÖ 3200 yıllarında bir anda yoğun olarak öne çıktığı da bir gerçektir. Çünkü bu dönemlerde uygarlık daha çok Doğu’da büyük su kütlelerinin yakınında gelişme gösteriyordu. Bu yeni ve şaşırtıcı iletişim yöntemlerinin gelişmesiyle birlikte, yeryüzü uygarlıkları daha da fazla gelişme olanağı bulmuş oldu.
Yazının köken araştırmalarında ilginç bir nokta göze çarpıyor. Bir teoriye göre yazı, Sümerlerin memurlarının mal sayımında kullandıkları bir tür sistemden türemiş. Araştırmacılara göre, ilk harflerle ilgili olarak elde edilen tek buluntu da Mezopotamya’da çıkarılan yazılı tabletler olarak dikkat çekiyor.
Bunların en eskisi MÖ 8000 tarihli. Bu taş buluntular küre, koni, levha gibi şekillerdeydi ve üzerlerinde farklı çentikler vardı. Araştırmacılara göre bu taşlar büyük bir ihtimalle hesap tutmaya yarayan sayı taşlarıydı. Çentiklerle oluşturulan belli biçimler de malları simgeliyordu. Örneğin “20 inek”, ya da “5 ölçek buğday” gibi.
Bu sayısız tabletin küreyi andıran ve arkeologlarca “Bulla” adı verilen bir de koruma zarfları bulunuyordu. Bunun üzerine malın sevkiyle ilgili bir tür teslim tutanağı da yer alıyordu. Bir anlaşmazlık durumunda “Bulla” kırılıyor ve malın doğruluğu da yerinde sınanıyordu. Bu konuda benzer örnekleri çoğaltmak olası. Ancak buradaki esas amacımız, sonuç olarak kayıtlarda yer alan ve özet başlıklarla yazının yolculuğunun kronolojik olarak akışını vermek.
Şimdi dilerseniz, yüzyılların ötesinden günümüze bu yolculuğu, birlikte ve özet başlıklarla adımlayalım:
Buzul çağı ( MÖ 25000) İlk piktogramlar (yazının öncüleri)
MÖ 8000’den itibaren: Toprak markalar, Yakın Doğu’da sayım için kullanılmış.
MÖ 3200: Tarihin en eski yazı buluntuları; Uruk’ta (Irak) bulunan tabletler üzerinde ilk çivi yazıları.
MÖ 3200 – 3000: Mısır’da ilk hiyeroglif yazının kullanılması.
MÖ 2500: İndus yazılarının başlangıcı (Kuzeybatı Hindistan ve Pakistan).
MÖ 1900: Girit doğrusal yazı A’nın başlangıcı.
MÖ 1792 – 1750: Babil Kralı Hammurabi yazılı bir yasa oluşturur. (En eski yasalar).
MÖ 17 – 16 yüzyıllar: Filistin’deki ilk alfabe.
MÖ 1450: Girit doğrusal yazı B’nin ilk yazıtları.
MÖ 14 yy. : Ugarit’te (Suriye) ilk alfabetik çivi yazıları.
MÖ 1285: Kadeş Savaşı’nın ardından ilk propaganda yazıları
(Firavun II Ramses de, Hititler de savaşın galibi olduklarını yazmışlar.)
MÖ 1200: Kemikler üzerine Çin yazısının başlangıcı.
MÖ 1000: Fenikelilerin ilk alfabetik yazıları.
MÖ 8 yy: Kuzey İtalya’da Etrüsk Alfabesi’nin başlangıcı.
MÖ 730: Yunan alfabesiyle yazılı ilk metinler.
MÖ 600: Kuzey Amerika’da ilk yazıtlar.
Yaklaşık MÖ 500: Pers Kralı Darius’ün çivi yazısıyla yazdırdığı Behistun Yazıtları tamamlanır.
MÖ 400: İyon Alfabesi Yunanistan’da kullanılır.
MÖ 221: Çin İmparatorluğu kullanılan yazıda bir reform yapar ve genel kullanılan ilk Çince alfabeyi düzenler.
MS I. yy: Kumran (Lut Gölü elyazmaları) Yazıtları Arami-İbrani yazısıyla yazılır.
75: Bulunmuş çivi yazısıyla son yazıt.
- yy.: Kuzey Avrupa’da Rum yazısının kullanılması.
394: Mısır hiyeroglifiyle son yazıtlar.
615-683 : Palanque’de (Meksika) Mayalar’ın en önemli yazıtları ortaya çıkar.
800’den önce: Çin’de ilk kitap basımı.
- yüzyıl: Rusya’da Kiril Alfabesi kullanılır.
1455: Johannes Gutenberg, İncil’in basımını tamamlar. Bu, tarihteki hareketli teknikle basılan ilk kitaptır.
1799: Rosetta Taşı bulundu ve 1832’de okundu.
1840’dan sonra: Mezopotamya çivi yazısının deşifre edilmesi.
1867: Daktilonun keşfi.
1900: Knossos’un keşfiyle birlikte A ve B doğrusal yazıları çözüldü.
1908: Girit’te Phaistos Diski’nin bulunmasıyla doğrusal alfabe çözüldü.
1940: İlk bilgisayar tasarlandı.
1950’den itibaren: İlk maya tabletleri çözüldü.
1980’den itibaren: Elektronik metin işlemi kullanılmaya başlandı.
Günümüzde, yazı ve bilgisayar birlikteliği, inanılmaz süratle ve ileriye doğru gidiyor, çeşitleniyor ve teknolojik tatların eşliğinde geleceğe doğru adeta uçuyor!
Gelecekte ne mi olacak?
Bilmiyorum tabii; ama onu da artık birileri yazacaktır!
Çünkü söz kulağa, yazı ise her durumda ve dönemde hep uzaklara gidecektir!..
Kısacası:
Söz uçacak, yazı kalacaktır!..